10 Şubat 2016 Çarşamba

İki Yalnız Örnek Köy (3)


Yesemek…
Gaziantep’in İslâhiye ilçesine bağlı bir köy. Bu köyün içinde Eski Önasya Dünyası’nın bugüne kadar saptanmış en büyük heykel atölyesi bulunuyor. Eşi benzeri yok.
19. yüzyılın sonlarında keşfedilen Yesemek daha sonraları değişik dönemlerde Prof. Dr. U. Bahadır Alkım, İlhan Temizsoy gibi önemli isimler tarafından kazılıyor. Bu kazı ekiplerinde Refik Duru gibi önemli isimler de var.
Aslında Yesemek civarı oldukça enteresan. Civarda 50 höyüğün varlığından haberdarız. Tilmen Höyük gibi tanıtımı ve düzenlemeleri yapılsa, Kültür Turizmi açısından Türkiye’ye epeyce fayda sağlayacak olan yerler birkaç kilometre uzağında.
Yesemek aslında oldukça enteresan ve şanslı bir yer ama kimse ilgilenmiyor.
OPET Dara için yaptığı şeyi burada da uyguladı bir dönem. Bakın ne diyor:
Gaziantep’in Yesemek Köyü de “Örnek Köy” kapsamına alınan bir diğer bölgedir. Yesemek Açık Hava Müzesi’nde eserler üzerinde doğanın tahribatını engelleyecek çalışmalar gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra, toprak tarafından kısmen örtülmüş ve yıkılmış heykeller kaldırılarak, ziyaretçilerin Açık Hava Müzesi’ni rahat gezmesini sağlamak üzere teraslar oluşturuldu.

Hatta dahası var. Sit alanı çitlerle çevrilip, heykellerin düzenlemesi yapılınca epeyce bir nefes aldı ve rahatladı Yesemek zamanında. Hatta girişin olduğu noktaya OPET tuvaletleri, park yeri ve bir kahve yapıldı. O kahvede insanlar soluklanabiliyor, ziyaret öncesi ve sonrası çaylarını, kahvelerini içerken Yesemek kitaplarından ve Yesemekli kadınların el emeği göz nuru işlerden alabiliyorlardı.

Bu projenin bir başka ayağı da, geçimi ağırlıklı olarak tarımdan olan bu köyün biber tarlalarının doğru kullanımı, halkın hakettiği kazancı sağlamasıydı. Biberler doğal ortamda yetişiyor.
Yesemek’in yanında Tahtaköprü Baraj Gölü var. O dönem hatırlıyorum, flamingoların geri gelmesi için bir proje üzerinde çalışıyorlardı.

Tüm bunlar oldukça hoş geliyor kulağa.
Dara ve Yesemek’in bu proje kapsamına girmelerinin ve ilk olmalarının nedeni çok basit aslında: Her ikisi de Türkiye’de her geçen gün azalan köylere son derece güzel birer örnek. Bölgelerinin karakteristik özelliklerini taşıyan gerçek köylerdir bunlar.
Bugünlerde aynen Dara’da olduğu gibi Yesemek’te de içim burkuluyor.
Projenin tabelası ve tuvaletleri dışında kalan bir şey yok.
Su sorunu olduğu için tuvaletler genelde susuz. Mutlaka yolda tuvalet ihtiyacını halletmek gerekiyor ziyaret öncesi ya da sonrasında.
Artık çay ve kahve dışında bir şey bulmak da mümkün değil. Ne kitap var ne de el işi bebekler, ahşap çalışmalar, danteller.

Yesemek ören yerinin de pek iyi durumda olduğunu söylemek doğru olmaz. İyi bir bakım gerekiyor, elden geçmesi lâzım. Burası muhteşem bir yer.
Son gittiğimde duyduğum şey dudağımı uçuklattı.
Tahtaköprü Barajı’nın suyunun 12 metre yükseltilmesi planlanıyormuş.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Köyün tüm tarlalarının ve alt kısmının sular altında kalması demek.
Ne yapacak bu insanlar? Nedir bu baraj hastalığı? Üstelik de son derece lüzumsuz bir iş.

***
Tilmen Höyük ve Yesemek aslında turizm açısından inanılmaz önemli. Hiç sevmediğim bir şey geliyor aklıma. Söylemekten hep imtina ettiğim ve gerçekten düşünmek bile istemediğim bir şey:
Buralar başkalarının elinde olsaydı ne haldeydi kim bilir?

Ne yazık ki gerçek.
Aklımdan onlarca fikir ve proje geçiyor ama kim dinleyecek, kim uygulayacak?
***
Ben buradan (işe yarar mı yaramaz mı bilemem) OPET’e çağrıda bulunmak istiyorum.
Gelin Dara ve Yesemek’in Örnek Köy Projelerini yeniden ele alın.
En azından oraları yalnız bırakmayalım.

Ben elimden geleni yapmaya hazırım.

(29 Kasım 2013 tarihli yazımdır)

İki Yalnız Örnek Köy (2)


Dara…
Tarihi İpek yolunun Nusaybin – Kızıltepe hattı üzerinde, Batı, Güney ve Kuzey’deki limanlara açılan yolların kesiştiği noktada bulunan bir köy.
Son yıllarda Mardin’in yıldızı parladıkça, Mardin’in bir köyü olan Dara da bundan nasibini aldı. Hakkıydı da… Son derece önemli bir geçmişi, tarihi vardı. Kuzey Mezopotamya’nın en önemli askeri garnizonlarından biriydi Bizans döneminde. Tarihi daha da eskilere gidiyordu.
Dara’yı daha da parlatmak için “Güneydoğu’nun Efes’i” yakıştırmasını yapmaya başladılar. Bu haliyle biraz abartılı bir yakıştırmaydı ama Dara, Mardin turlarının da mutlaka bir parçası olmalıydı.
***
OPET burada Örnek Köy projesini uyguladı. Opet bu projeyi bakın şöyle anlatıyor:
“Örnek Köy” olarak seçilen Mardin’de, Dara Harabeleri yakınındaki Dara Köyü’nde Temiz Tuvalet ve hijyen eğitimleri ile ağaçlandırma çalışmaları ve el sanatları eğitiminin yanı sıra bir çok etkinlik gerçekleştirildi. 
Yazının ilk bölümünde de değindiğim gibi, heyecanlandıran ve umut veren projelerdi bunlar başta.
OPET Dara’ya geldi, tuvaletleri yaptı. Hemen tuvaletlerin oldukça yakınında, yani kaya mezarlarının bulunduğu, gezilerin ana durağı olan bölgede el sanatları eğitimleri için de bir Kültür Merkezi binası dikti.


Sonra?
Bugün o bina okul oldu. Belki de daha iyi oldu.
Tuvaletler aynen duruyor. Hemen yanındaki kafeterya orayı kullanıyor ve temiz tutmak için ellerinden geleni de yapıyorlar.





Ama tüm bunlar bu projenin başarılı olduğunu göstermiyor malesef. Tam tersine.
Dara zaten su sıkıntısı çeken bir köydür. Tam Suriye sınırında bulunur. Su kuyularındaki su seviyesi her sene biraz daha derine iner. Her zaman köyün su depolarının dolu olduğunun kontrol edilmesi gerekir. Sular kesildiği zaman tuvaletlerde de sıkıntı yaşanıyor haliyle.
Son gittiğimde kafeteryanın işletmecisiyle konuştum. Tuvaletlerle ilgili yakındığı bir durum vardı. Tuvaletler iyi, hoş ama OPET’in kendi adamları tarafından ve belli bir planla yapılmış. Doğrusu da budur. Ama en ufak bir sorun olduğunda bu tuvaletlerde en ufak bir şey yapılamıyor diyor haliyle İsa Bilen. Ustalar “biz bu tuvalete müdahale edersek kırılabilir ya da başka sorun çıkabilir, planını görmemiz lazım” dedikleri için, OPET’i arayıp ya planları göndermelerini ya da bir usta yollamalarını istemişler.
El sanatları eğitimi meselesine gelince. Eğer böyle bir sosyal soumluluk projesi yapıyorsan, oraya gidip “Al sana bina, Olgunlaşma’dan da hoca getirirsiniz olur biter” tarzı bir tavırla başı boş bırakıp, yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edip gidemezsin oradan.
Bu insanlar bu işleri biliyor ve yapabiliyor olsalardı zaten senin böyle bir projeye soyunman gerekmezdi. Zaten yapıyor olurlardı. Kimse köyden kalkıp da Mardin Olgunlaşma Enstitüsü’nden el sanatları eğitmeni getirelim diye girişimde bulunmaz. Bulunmaya kalksa da ciddiye alan çıkar mı bilemiyorum.
Böyle bir sosyal sorumluluk projesinde iyi niyet sonsuz boyuttadır, biliyorum. Kadınların el emeği göz nuru işleri para etsin, onlara kazanç sağlasın, ören yerini gezenler çay, kahve içsin, tuvalete gitsin ve bu eserleri de satın alsınlar diye düşünür bu projeye imza atanlar. Ama şunu da unutmamak lazım ki, böyle bir işe girişenler de birkaç sene ve belli bir miktar ödenek ayıracaklar bu iş için.
Kalın biraz burada (ya da bu işi yapabilecek kişileri koyun başına), sağlayın parasını (ya da buna sponsorluk yapabilecek mercileri çıkartın), getirin eğitmenleri, görün sonuçları. Geçsin birkaç zaman, işler otursun. Ondan sonra deyin ki, “Tamam sen artık oldun, kendi başının çaresine bakar ve burayı çekip çevirirsin.”
Dara böyle bir yalnızlığa itilmiş durumda. Köyün tek geliri turizm ve tarım. Turizm öne çıkmak zorunda. Zorlu bir bölge Dara’nın olduğu bölge. Ana yoldan oldukça uzakta. Lise için Mardin’e gitmek zorunda çocuklar. O köyde insanların durması, yaşaması için, geçinmeleri için biraz motivasyona ihtiyaçları var.
OPET projesi beni bu bağlamda oldukça umutlandırmıştı ama beklenen olmadı.
Bir şeyler verilince alan ve çok iyi niyetli bir halkı var Dara’nın. Sorunlar tabii ki bir tek bununla sınırlı değil. Ama keşke şu OPET projesine yeniden el atılsa ve bir şeyler yapılsa.
Dara, ziyarete gidenlerin orada geçirdikleri kısacık zaman diliminde anlaşılamayacak kadar önemli bir yer. Hak ettiği her şeye kavuşması için umarım biraz üzerine eğiliriz hep birlikte.

(6 Kasım 2013 tarihli yazımdır)

İki Yalnız Örnek Köy (1)


Sosyal sorumluluk projelerine karşıyım…
Beni tanıyan herkes şimdi soracak: “Nasıl yani? Sen? Her türlü sosyal sorumluluk projesinin içinde yer alan sen mi karşısın?”
Evet, ben karşıyım. Sosyal sorumluluk projelerine karşıyım.
Adı üstünde… Sorumluluk…
İnsanlar yalnızca vicdanlarını rahatlatmak için yer almamalı bu projelerde. Başından sonuna içinde olmalılar. Bir günlüğüne içine dalıp, para ya da malzeme yardımı yapıp çekip gitmekle olmaz bu işler. Ayrıca bu, projelerin ulaştığı insanlar açısından da çok gurur kırıcı.
Sosyal sorumluluk projesi dedin mi, elini taşın altına sokacaksın. İşin gerçekten içinde olacaksın. Gerekirse bu projelerde çalışanlar da para kazanacaklar. Herkes emeğinin karşılığını az da olsa almalı.
Ben bugüne kadar onca projede yer aldım, hiçbirini yarım bırakmadım ve para için de yapmadım ama artık bu projelere karşıyım.
Bu şekilde yapıldıkları müddetçe karşıyım.
İnsanlara sadaka verir gibi yapılan işler… Çok bilinçsiz ve kötü projeler.
Artık bence başka şeyler yapılmalı.
İnsanların yeteneklerine, bölgelerinin durumlarına göre imkânlar sağlanmalı. Örneğin, evi pansiyon olmaya uygun mu, o kişi pansiyonculuk yapabilir mi? Bu işin bir yolu yordamı var, usulü var, ona yönlendirilmeli. Bunun kursu var, sertifikası var vs. Becerileri değerlendirilmeli ve kazanca dönüştürülmeli o insanların.
Bu yalnızca ufak bir örnek. Bu sonsuza dek çoğaltılabilir. Farkındalık, bilinç vs sağlanabilir.
Bunun sonunda da mutlaka ama mutlaka gururla, boynunu bükmeden, kimseye borçlu kalmadan o insanlar da bir işe yaramanın, bir şeyler yapmanın, üretmenin, para kazanmanın mutluluğunu yaşamalıdırlar.
Bu bir düşünce… Benim düşüncem. Benim sosyal sorumluluk projelerinden anladığım bu!
***
OPET, yıllardır sosyal sorumluluk projeleri ile ilgimi çeken bir kurumdur.
Dört ayrı projesi vardır ve hepsi de birbirinden ilginç ve güzeldir.
Bunlar, Temiz Tuvalet Kampanyası, Yeşil Yol Projesi, Örnek Köy Projesi, Tarihe Saygı Projesi adı altında tam dört kardeş proje.
Bunların içinde beni en çok heyecanlandıran ve ilgilendiren “Örnek Köy Projesi” olmuştur. Çünkü hayalimdeki sosyal sorumluluk projesi buydu aslında. Olacaksa böyle olmalıydı.
Bu projenin kapsamı ve amacı nedir?
Kendi deyimiyle OPET, bilinçli toplum yaratma hedefiyle çıktığı yolda, bu proje ile uzak köylerin yakına gelmesini, kendi kendine yetmesini, tarihi, coğrafi, kültürel potansiyelinin değerlendirilmesinin yanı sıra, eğitim düzeyinin yükselmesi ve çevre bilincinin gelişmesi gibi göstergeleri de hedeflemektedir. Bu proje kapsamında köylerin fiziki görünümünden, kültürel ve sosyal gelişimine, özel kurslardan gelirlerini arttırıcı faaliyetlere kadar pek çok çalışma yapılmaktadır.
Peki, bu proje bugüne kadar nerelerde uygulandı?
Mardin – Dara, Gaziantep – Yesemek, Bolu – Pazarköy, Fethiye – Saklıkent, Isparta – İncesu ve Kekova Üçağız – Kaleköy.
Bu köyler içinde en şanslısı sanırım son ikisi. OPET’in kendi sitesinden edindiğim bilgiye göre benim hayalimdeki sosyal sorumluluk projeleri bu iki köyde hayata geçirilmeye çalışılıyor. Diğer köylerde yapılanlardan daha bilinçli olarak.
Bence bu köylerin arasında en şanssız olanlar da ne yazık ki, ilk ikisi. Yani Dara ve Yesemek.
OPET gene kendi sitesinde Dara ve Yesemek için bakın ne diyor?
“Örnek Köy” olarak seçilen Mardin’de, Dara Harabeleri yakınındaki Dara Köyü’nde Temiz Tuvalet ve hijyen eğitimleri ile ağaçlandırma çalışmaları ve el sanatları eğitiminin yanı sıra bir çok etkinlik gerçekleştirildi. 

Gaziantep’in Yesemek Köyü de “Örnek Köy” kapsamına alınan bir diğer bölgedir. Yesemek Açık Hava Müzesi’nde eserler üzerinde doğanın tahribatını engelleyecek çalışmalar gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra, toprak tarafından kısmen örtülmüş ve yıkılmış heykeller kaldırılarak, ziyaretçilerin Açık Hava Müzesi’ni rahat gezmesini sağlamak üzere teraslar oluşturuldu.

Dara da, Yesemek de benim gönlümün iki sultanıdır.
Siz gördünüz mü oraları?
Proje neydi ve şimdi ne durumda bilmek ister misiniz?
Dara, Doğu Roma döneminde önemli bir askeri garnizon (tabii ki daha öncesi de var) ve Yesemek de Hitit döneminden kalan, dünyada eşi benzeri olmayan bir heykel atölyesi.
Bugün her ikisi de, inanılmaz bir çekiciliğe sahip olmalarına rağmen, aslında pek çok anlamda yalnızlığa itildiler… Yalnızca bu proje kapsamında da değil.
Evet, sosyal sorumluluk projeleri en başta anlattığım şekilde yapılırsa karşıyım ama bu “Örnek Köy Projesi” bu iki köyde yeniden canlanabilecekse, canlandırılabilecekse, ben üstüme düşeni yapmaya hazırım. Çünkü bu proje gerçekten hayalimdeki proje ve Yesemek ile Dara gönlümün en özel yerinde.
Bu yazı şimdilik üç bölümden oluşacak. İkinci ve üçüncü bölümlerde size Yesemek’i ve Dara’yı anlatacağım, Örnek Köy Projesi’nin her iki köyde de ne durumda olduğunu… Başka hangi konularda yalnızlığa itildiklerini. Aslında olmaları gereken yeri…
Bilmem anlatacaklarım birilerini ilgilendirecek, ses getirecek, birilerinin yeniden oralarla ilgilenmesini sağlayacak mı ama en azından ben buradan içimi dökeyim.

(27 Ekim 2013 tarihli yazımdır)