27 Kasım 2015 Cuma

Bir İLK'e imza atmak (3. Bölüm - Son)

Batman - Siirt - Şırnak gezimizin son günü pek bir neşeli başladı... Aslında sabah uyandığımda odamdan dışarı baktığımda gördüğüm manzara biraz korkutmuştu beni, hava yağışlı olmaz umarım demiştim...



Yağmadı tabii, yağmadığı gibi gün boyunca hava epeyce de sıcaktı. Neyse, yola koyulduk.

Bu son günde programda İdil, Öğündük / Midin ve Haberli / Basibrin vardı. İdil'e gitmek için yine Cizre'den geçmemiz gerekiyordu, bu da Kasrık Boğazı'ndan yeniden geçmek anlamına geldiğine göre, orada bir duralım dedik. Zaten gösterecek bir şey de vardı...

Suların içindeki tahtlar Kasrık Boğazı'nın ürkütücü güzelliğini azıcık yumuşatıyor.



Daha turizm açısından çok yol alması gereken bir bölge burası. Bir çay yaptıramadık. Bu konuları ayrıca yazmayı düşünüyorum.

Kasrık Boğazı... Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun sınırı. Cudi ve Gabar Dağları'nın arası... Böyle bir güzellik, böyle bir büyü nerede var? Ürkütücü ve aşık edici...




Burası çok önemli ve stratejik bir geçit olmuş binlerce yıl boyunca. Bu arada Part süvarisini gördünüz mü?



Siz ona bakarken ben de bir selfie yapıp kaçayım...



Kaçmak ne mümkün? Dünyanın en mutlu kedisini Kasrık Boğazı'nda bulacağımı söyleseler bana gülerdim. Bütün grubumun ortak kararı bu kedi dünyanın en mutlu kedisi. İnşallah hep öyle kal.



Kediyi sevip okşayıp vedalaşıyor ve yola çıkıyoruz. Kaptanımız kavşaklarda gördüğü her tabelada duruyor ve fotoğrafını çekiyor. Bu hastalık kısa sürede gruba ve ardından bana da bulaştı...



Daha bir sürü yer ziyaret edeceğiz ama Cizre'de Mêm û Zîn heykelinin önünde durup fotoğraflıyoruz o muhteşem destanın iki kahramanını.



Yolda Ahmet Güneştekin'in Yüzleşme sergisindeki bazı eserlerine yazdığım yazılardan birini okuyorum: Mêm û Zîn'in Güneşi. Galiba herkes beğeniyor. Okumadınızsa siz de okuyun bence...

İlk durağımız Şırnak'ın İdil ilçesi. Meryemana Kilisesi'ni ziyaret ediyoruz.



Keyifli sohbetler ediyoruz...





Midin Köyü'nü en sona bırakmaya karar veriyorum ve Basibrin Köyü'ne gidiyoruz. Günlerden Pazar... Ben kilisenin papazı Saliba Elden'i bulmaya evine gidiyorum, köy meydanında ve kilisede bir hareket var...





Papaz Saliba Elden'i çok seviyor gezginlerimiz. Bayağı uzun sohbet ediyoruz kendisiyle kilisenin avlusunda ve içinde.




Sonrasında da dışarıda biraz vakit geçirdik... Bazılarımız koyu sohbetlere daldı cemaatle, ben de kilisenin damına çıkıp etrafı seyrettim.





Sonra köyden ayrılıp son köye gittik. Öğündük / Midin.

Mor Yakup Kilisesi'nde Malfono Favlus'la koyu ve keyifli bir sohbete daldık...






Cizre'ye dönmeden köyde biraz dolaştık...





Doğa o kadar güzel ki burada...



Ve Cizre'ye dönüyoruz... Cizre'ye tepelerden bakmak bambaşka bir mutluluk... Seyr-i Cizre'de yemek yiyor ve vakit geçiriyoruz.



Sevgili dostlarımız da bizimle... Müthiş bir final yaşıyoruz. Cizre'nin muhteşem gençlerinden muhteşem bir müzik ziyafeti...



Her şey o kadar güzel ki, herkesin ortak bir duygusu var: Bitmesin... Bu güzel anlar bitmesin...

İlginçtir, son saatler geçmek bilmedi ve sanki zaman durdu Cizre'de...

Öylesine mutluyduk işte!

Bir Antonina Turizm klasiği olan sertifika törenini de yapıp, istemeye istemeye de olsa dostlarla vedalaşıp yola koyuluyoruz. Uçak zamanı yaklaşıyor.



Bir İLK'e imza atmanın gururu, coşkusu, mutluluğu ve güzel hatıralarla dolu bir yolculuğun daha sonuna geliyoruz.




Her şey çok güzeldi, çok keyifliydi...

(18 Haziran 2014 tarihli yazımdır)

Bir İLK'e imza atmak... (2. Bölüm)

Turun ikinci gününde sabahleyin sevgili misafirlerimizi bilemem ama bende heyecan had safhada... Canım Şırnak'a, Cizre'ye gideceğim. Çok mutluyum.

Harika bir doğa eşliğinde Siirt - Eruh - Şırnak yolunda gidiyoruz.




 Şırnak merkeze çıkmadan önce hem valizleri bırakmak, hem de ihtiyaç molası vermek için Şehr-i Nuh otelimize uğradığımız anda bizimkiler gelin arabası gördüler ve arabanın önünü kestiler. (Çok şekerdi!)



Şırnak merkeze gelip yemek molası verdik. Ben de salata ve patlıcan kızartması vs yemek için hemen meydanda serin bir noktaya oturdum Betül ve Ayşe ile.


Yemekten sonra lokantanın üst katında kahve içtik, tatlı yedi Ayşe ve Betül ben de fotoğrafladım yemediğim Haşhaşe'yi ve kahvemi.



Artık Cizre'ye gitme vaktidir.

Yola koyuluyoruz ve Kasrık Boğazı'nı geçiyoruz.




Cizre'ye vardık sonunda ve tabii ki Mêm û Zîn bizi karşıladı...


Bu arada mutlaka belirtmem gereken bir şey var:

Cizre Kaymakamı Şenol Koca (eski Mardin Vali yardımcısı ve benim için dosttan da öte bir dost) ile konuşuyoruz kaç gündür. Ne yazık ki kendisini göremedim, Mardin'de bir işi vardı. Fakat bizlerin rahat etmesi için her türlü yardımı yaptı sağ olsun.

Sevgili dostum Ömer Zeren ile buluştuk ve bize gün boyu eşlik etti. Bizi ne sürprizler bekliyormuş, haberim yoktu :)

İlk olarak kalede gezmeye başladık. Kale kazılarını inceledik.



Dicle manzarasını seyreden şalvarlı köylüler... :) Çok şeker şu bizim kızlar... İyi ki varsınız. Sizlerle her yolculuk daha renkli.


Mêm Zindan'ı açıldı özel olarak ve incelemeler başladı...


Sayın Cizre Kaymakamı Şenol Koca yeni açılan Kültür ve Sanat Merkezi'ni de görmemizi istedi. Sanırım kadınlar için düşünülmüş bir merkez bu, el sanatlarını değerlendirmek adına. Kendisinden dinlemeyi arzu ediyorum. Hayırlı olsun diyorum...


Dicle... Benim güzel yüzlüm...


Aslanlı Kapı'yı görmeden olmaz...


Kaleden çıkıp ilk olarak Ulucami'ye gidiyoruz. Bu arada baştan beri basın da yanımızda. Ne de olsa bir ilk yaşanıyor. Bölgeye ilk defa bir turist kafilesi geliyor. Haber değeri var haliyle.


Ben aynı ben... Hep aynı poz... Seviyorum ben burayı, ne yapayım?


Biraz da çıtayı yükseltelim... Bakışları da... :)


Mêm û Zîn... Mezarların başındayız... Beni daha çok etkileyen bir efsane yok...


Abdaliye Medresesi, Nuh Peygamber Türbesi (ne kötü restorasyonlar bunlar) ziyaret edildi.


Benim canım mucidim, El Cezeri'min mezarında bendeniz. Öyle severim ki üstadı!


Kırmızı Medrese'deyiz... 16. yüzyılın güzel örneği.


Sen ne güzel şeysin öyle!

 
Kırmızı Medrese'de hepimizle söyleşi yapıldı.



 


Sen hâlâ bizi mi seyrediyorsun?


Artık Cizre Çarşısı'na yürüyebiliriz...

Çarşaf bir sembol Cizre'de. Zîn için tutulan yas...


Çarşı yine çok neşeli ve renkliydi...








Günün yorgunluğunu atmanın en iyi yolu Dicle kıyısında bir çay içmektir (limonata da olabilir).



Nefis türküler dinleyip otelimize Şırnak'a dönüp otelimize geldik.


Bizim grup yerel basını inceliyor...


 Yemek öncesi yine söyleşiler vardı benimle ve misafirlerimizle...



Yemekler yendi, sohbetler edildi... Herkes dinlenmeye çekildi.

Yarın için de heyecan dorukta. İdil'e gideceğiz ve bir de Öğündük ve Haberli'ye de...

(1 Haziran 2014 tarihli yazımdır)